GEREK TÜRKİYE’DE GEREKSE tüm dünyada ağırlıklı turizm türü klasik tatil
turizmi anlayışına dayanan kitlesel turizmdir. Turizme ilişkin verilere göre, Türkiye’ye gelen yabancıların % 50’den fazlası tatil, dinlenme, gezme, görme amaçlı
ziyaretçilerden oluşmaktadır. Bu nedenle de Türkiye kendi olanaklarına ve kaynaklarına uygun seçenek turizm türleri oluşturmak ve bunları geliştirmek zorundadır. Klasik kitlesel turizmin en önemli ekonomik boyutu da harcama düzeyinin düşük olmasıdır. Oysaki özel pazar dilimlerine hitap eden turizm türlerinin bireysel harcama düzeyleri çok yüksektir çünkü bu turizm türlerine varlıklı
ve harcama potansiyeli kesimler daha fazla katılmaktadır. Bunlardan en önemlisi
de sağlık turizmidir (İçöz, 2009, s. 2258).
Sağlık turizmi, dünyada 100 milyar dolarlık bir hacme ulaşarak tüm ülkelerin dikkatini çeken bir konuma ulaşmıştır. Sağlık turizmi sadece termal turizm
ya da SPA (Sanitas Per Aquam) (sudan gelen sağlık) turizmi ile sınırlı kalmamış,
tıp uygulamalarını da kapsar duruma gelmiştir. Dünya nüfusunun artması, yaşam kalitesinin yükselmesi, çeşitli ülkelerde sağlık hizmeti maliyetlerinin yükselmesi sebebiyle, insanlar daha kaliteli ve görece ucuz hizmet alabilecekleri ülkelere yönelmişlerdir. Yaşlı nüfusun oransal olarak artması da sağlık turizmini
artıran etkenlerden biri olmuştur (Özer ve Sonğur, 2012, s.70). Bu çalışma, sağlık
turizmi hakkında bilgi vermek ve Türkiye sağlık turizminin dünya sağlık turizmi
içindeki yerini ortaya koymak ve tehdit ve fırsatlar bağlamında Türkiye açısından sağlık turizmi için bir durum değerlendirmesi yapmayı amaçlamaktadır. Türkiye'nin Sağlık Turizmi Fırsat ve Tehditleri
Sağlık turizmi dünyada ve ülkemizde ortalama yıllık %20’den fazla hızla büyüyen bir alternatif turizm çeşididir. Bu sektörün dünyada yıllık ticari hacmi
yaklaşık 100 milyar USD olup, 20 milyonu aşkın insan, sağlık turizmi amacıyla
seyahat etmektedir. YASED tarafından açıklanan raporda dünyada Türkiye'nin
sağlık turizminden aldığı payın %1 olduğu açıklanmıştır (YASED, 2013). Bu
kapsamda sağlık ve tıbbi nedenlerle ülkemize gelenlerin sayısı, 2003 yılında 139
bin 971 kişiyken, bu sayı 2008 yılında 224 bin 654 kişiye ve 2014 yılında ise 414
bin 658 kişiye ulaşmıştır. Dünya nüfusunun artması, yaşam kalitesinin yükselmesi, yaşlı nüfusun
oransal olarak artması, çeşitli ülkelerde sağlık hizmeti maliyetlerinin yükselmesi
sebebiyle, insanlar daha kaliteli ve görece ucuz hizmet alabilecekleri ülkelere
yönelmişlerdir. Bu bağlamda Türkiye, sağlık hizmetlerinin sunumunda, insan
kaynağı kalitesi, ekonomik bedeli ve ileri teknoloji kullanımı ve uluslar arası
standartların uygulanmasıyla bölgesinde gerçek bir sağlık üssü haline gelmiştir.
Son yıllarda başta çevre ülkeler olmak üzere Orta Asya, Orta Doğu, Afrika ülkeleri ve birçok Avrupa ülkelerinden hatta ABD’den yüz binlerce hasta tedavi olmak için ülkemize gelmektedir.
Türkiye sağlık turizmi ile bölgenin sağlık merkezi olma yolunda güçlü bir
ülke konumundadır. Hemen hemen dünyanın her yerinden organ nakli, kemik
iliği nakli, onkoloji, beyin ve sinir cerrahisi, genel cerrahi gibi branşlardan hastaların kaliteli, ucuz ve konforlu tedavi alabildikleri Türkiye önemli bir kavşak
konumundadır. Özellikle sunulan sağlık hizmetlerinin oldukça ucuz, güvenilir
ve dünya standartlarında olması da Türkiye'nin sağlık turizmindeki öneminigiderek artırmaktadır. Örneğin Almanya'da sağlık harcamalarının %60'ı sigorta
tarafından karşılanırken geriye kalan %40'ını vatandaş ödemektedir. Fakat Türkiye'de yapılan göz tedavisi ücreti vatandaşın ödediği %40'tan bile ucuza gelebilmektedir. Medikal estetik ve saç ekimi uygulamaları alanında da Türkiye
önemli bir kavşak konumundadır. Türkiye'ye yaklaşık 70 ülkeden vize alınmadan gelinebilinmekte ve 110 kadar ülkeden de tek uçak biletiyle ulaşılabilmektedir.
Türkiye, ağırladığı yabancı hasta sayısı temelinde dünyada ilk 10’da bulunmaktadır. Destinasyon olarak Türkiye’nin avantajları arasında 52 adet JCI akredite ve diğer uluslararası akreditasyona sahip birçok hastanenin bulunması, özel
grup hastanelerin çokluğu ve kalitelerinin yüksek olması, kamu hastanelerinin
Sağlık Bakanlığı’nın uyguladığı yüksek standartlara uyması, iklim şartlarının
birçok Avrupa ülkesine göre daha uygun olması ve coğrafi olarak Asya-AvrupaAfrika üçgeninin tam ortasında önemli bir kavşak noktasındadır.
Sağlık turizmi potansiyeli açısından önemli bir konumda olan Türkiye’nin
karşılaştığı fırsat ve tehditlere sağlık turizminin farklı yönlerinden bakıldığında;
Türkiye termal turizmde kısa dönem hedeflerinde istediği yatak sayısına ulaşmıştır, fakat termal turizm konusunda öncü olan bazı Avrupa ülkelerinin gerisinde kalmıştır. Bunun en temel nedenleri olarak; Türkiye’nin Avrupa ülkelerine
göre bu alanda yeni olması, yeterli alt yapısının olmaması ve Avrupa’da var olan
tesislerin kalitesinin ve standartlarının Türkiye’deki tesislerde olmaması olarak
sıralanabilir. Türkiye’nin spa&wellness turizminde ise sahip olduğu su kaynakları yönünden bu alanda yüksek bir potansiyele sahip olduğu, bu alanın günümüzde dünyada hızlı bir şekilde geliştiği, resort ve otel komplekslerinin yer almaya başladığı, Türkiye’nin ise henüz bu turizmde gelişme aşamasında olduğu
ifade edilebilir.
Türkiye'nin sağlık turizminde yeni pazar fırsatları yakalama kapsamında gerek Türkiye 10. Kalkınma Planı 2014-2018 Sağlık Turizminin Geliştirilmesi
Programında, gerek Sağlık Bakanlığı’nın 2013-2017 stratejik eylem planında ve
gerekse Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın hazırladığı Türkiye Turizm Stratejisi
2023 Taslak Raporu’nda Türkiye’yi bölgesinde cazibe merkezi haline getirmek
ve sınır ötesi sağlık hizmetleri sunum kapasitesini artırmak hedeflenmektedir.
Bu bağlamda Türkiye'nin sağlık turizmi kapsamında hedef gördüğü ülkeler başta
Avrupa ülkeleri olmak üzere, Rusya, Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Arap ülkeleri
ile birlikte Türk Cumhuriyetleridir. Bununla birlikte sağlık turizmi konusunda
İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün gibi ülkelerden gelen rekabet baskısının
olması da bir tehdit olarak algılanabilir.
Türkiye sağlık turizminin kalite düzeyi açısından değerlendirildiğinde, Avrupa ülkeleri ile kıyaslanabilir Joint Commission International (JCI) tarafından
akredite olmuş görece uygun fiyatlı 50’ye yakın uluslar arası standartlarda hizmet veren sağlık kuruluşuna sahiptir. Fakat bu kuruluşların büyük çoğunluğunun özel hastaneler olması kamu hastanelerine olan ilgiyi azaltmaktadır. Nitekim yurt dışından gelen hastaların ekonomik getirisinin yurt içindeki hastaların
getirisine oranla daha fazla olmasından dolayı, hastanelerin yurt dışından gelen
hastalara odaklanması sonucunda, yurt içindeki hastalara verilen hizmet kalitesinin düşmesi de bu durumun bir diğer sonucu olarak ifade edilebilir. Yine sağlık turizmi kapsamında Türkiye’yi tercih edenlerin en önemli avantajlarından
biri de sağlık kuruluşlarına ulaşım ve erişimlerinin kolay ve ucuz olmasıdır. Türkiye, coğrafi konum itibariyle Ortadoğu’ya ve Avrupa’ya hakim bir bölge üzerindedir. Uçuş mesafesi olarak 2 ya da 3 saatlik bir uçuşla Türkiye’den çevredeki
bütün bölgelere uçuş imkanı mevcuttur. Türkiye'ye yaklaşık 70 ülkeden vize
alınmadan gelinebilinmekte ve 110 kadar ülkeden de tek uçak biletiyle ulaşılabilmektedir. Türkiye'nin özellikle medikal turizmin bazı alanlarında ciddi üstünlüklere sahip olduğu söylenebilir. Türkiye’nin özellikle iç hastalıkları, ortopedi,
kadın hastalıkları ve doğum, göz hastalıkları, saç ekimi, estetik cerrahi, kalp
hastalıkları, diş operasyonları ve çocuk sağlığı gibi branşlarda medikal turizmde
diğer ülkelere göre mukayeseli üstünlüğe sahip konumda olduğu ifade edilebilir. Türkiye sağlık hizmetlerinin maliyeti açısından da diğer ülkelere göre önemli
avantajlara sahip bir ülke konumuna gelmiştir. Yapılan araştırmalarda Türkiye,
diğer ülkelere kıyasla tıbbi operasyon maliyetlerinde yüzde 60'a yakın tasarruf
sağlamaktadır. Fakat kontrolsüz ve koordinasyonsuz şekilde uygulanan fiyat
politikası nedeniyle aynı ülke vatandaşlarına aynı hastalık tedavisinde kesilen
çok farklı faturaların olması da önemli bir tehdit olarak değerlendirilebilir. Türkiye'de her ne kadar sunulan sağlık hizmeti ucuz olsa da, sağlık hizmeti sonrasında ortaya çıkan komplikasyon veya ameliyat sonrası bakım ihtiyacının, hastanın kendi ülkesinde giderilmek zorunda olması nedeniyle bu konuda yaşanabilecek sıkıntılar da bir diğer önemli sorun olarak görülebilir. Türkiye'nin nitelikli
sağlık personeli ile ilgili durumuna bakıldığında, Türkiye’de var olan hekim sayısının ortalamasının (100.000 kişiye düşen hekim sayısı) üst gelir grubu ülkelere
göre düşük fakat dünya ortalamasına göre iyi olduğu söylenebilir. Diğer taraftan
Türkiye’deki özel hastanelerde bulunan hekimlerin kalitesinin yeterli düzeyde
olduğunu ve kamudan özel sektöre geçişin olduğu ve sağlık turizmi kapsamında
ülke dışından gelen hastaların daha çok özel hastaneleri tercih ettikleri söylenebilir. Dolayısıyla nitelikli doktor ve sağlık personelinin kamudan daha fazla kazanabilecekleri özel sağlık kuruluşlarını tercih etmektedirler. Sağlık personelleri
konusunda en çok yaşanan sıkıntılar arasında ise özellikle yabancı dil sorunu
olduğu söylenebilir. Türkiye'de sağlık turizmi ile ilgili mevzuata bakıldığında,
sağlık turizmi sağlıkta dönüşüm programı sonrasında desteklenmiş olmakla
birlikte hasta hakları, sigorta, eğitimli personel istihdamı ve tercüman gereksinimi konularında düzenlemeler yapılması gerektiği, mevzuat çalışmalarında
boşluk olduğu ifade edilebilir.
Türkiye’nin sağlık turizmindeki potansiyelini fırsata çevirebilmesi ve güçlendirmesi diğer taraftan karşılaşabileceği risk ve tehditleri de en aza indirebilmesi konusunda şu öneriler yapılabilir.
Öncelikle turizm sağlığı ve turistlere yönelik sağlık hizmetlerinin kaliteli ve
etkin olarak verilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı’nın yanı sıra sağlık turizmiyle ilgili olan diğer kuruluşlar ve sivil
toplum kuruluşları, üniversiteler ile hastaneler daha koordineli ve bütüncül çalışmalıdır. Türkiye’nin sağlık turizmi potansiyeline sahip bölge ve illerinin sağlık
turizminin farklı bölümleri (medikal turizm, termal turizm, SPA ve Wellnes,
ileri yaş turizmi vb.) kapsamında derinlemesine analizler yapılarak “sağlık turizmi stratejik planı” oluşturulmalıdır. Oluşturulan stratejik plan kapsamında
coğrafyası, iklimi, kültürü vb. özellikleri ile farklı sağlık turizmi türlerine katkı
sunabilecek bölge ve illerde ciddi yatırımlar gerçekleştirilmelidir. Yani ciddi
sağlık turizmi potansiyeline sahip bölge ve iller farklı sağlık turizmi türlerinde
markalaştırılmalıdır. Türkiye’nin Afrika ülkeleri, Ortadoğu ülkeleri ve Türk
Cumhuriyetleri ile sağlık turizmi konusunda tanıtım ve işbirliği imkânları en üst
seviyede değerlendirilmelidir. Sağlık turizminin gelişmesi için uluslararası akreditasyon, yabancı dil ve tanıtım çok önemlidir. Sağlık turizmine hizmet verecek
profesyoneller ve yardımcı personel mutlaka eğitilmeli ve dil problemi çözülmelidir. Sağlık turizmi kapsamında dünya ile entegre olabilecek bilgi alt yapısı oluşturulmalıdır. Böylece dünyadaki sağlık turizmi açıklarını kapatabilecek proaktif
politikalar üretilerek uygulamaya aktarılmalıdır. Sağlık turizmine hizmet eden
kurum ve kuruluşların faaliyet ve yapıları standardize (belgelendirme, akredite
vb.) edilerek gerekli şartları sağlayan kuruluşlar devlet tarafından teşvik edilmelidir. Kamu hastanelerinin de akredite olmasına önem verilmelidir. Yurt dışından gelen hastaların Türkiye’de daha uzun süre kalabilmesine yönelik sosyal ve
kültürel faaliyetler hayata geçirilmelidir. Sağlık sektöründe nitelikli personel
yetiştirmeye yönelik eğitim alt yapısı güncellenmelidir. Sağlık turizmi alanında
yatırım yapacak yabancı ve yerli yatırımcılar için gerekli kolaylıklar sağlanmalıdır.